10 Eylül 2023 Pazar

Dün- Agota Kristof


Kitapla Tanışma Hikayem:
Bazen rastgele kitaplar alıyorum. Adını duymadığım kapağı ve adı bana hitap etmeyen. Benim için sürpriz bir yumurta gibi onlar içinden ne çıkacak acaba.

Kitabın Konusu: Tobias annesiyle yaşayan babasının kim olduğunu bilmeyen yoksul bir çocuktur. Annesi köylülerle yatar karşılığında un mısır vs alır. Tobias mutludur çünkü o yaşamın diğer türlüsünü bilmez. Tobias okula başlar. Ona çöreğini veren, onunla konuşan Line ile tanışır. Fakat bir gün ailesi hakkında bir sır öğrenir ve bir daha geri dönmemek üzere köyü terk eder. Başka bir ülkeye girer fabrikada işe başlar adını ve geçmişini değiştirir. O anne babası savaşta ölmüştür bir kimsesizdir. Adı da Sandor Lester'dir. Bu haliyle yeniş bir yaşam kurar. Bir gün yaşamı geçmişten gelen biri ile değişir.
Kitaba yorumum: Bu kadar kısa ve yoğun bir kitap okumak öyle güzel bir zevkti ki. Rüya görmeyi ve rüyalar hakkında okumayı seven biri olarak bölümler arasına serpiştirilen rüyalar çok hoştu. Yazarın sihirli sözcükleri kitaptan çıkıp beni çepçevre sardı. Bende Tobia ile beraber kaçış macerasına katıldım . Bende gün boyu aynı işi yaptığın fabrikanın içinde aklıma kaybedecek gibi oldum.
Spoiler: Yaşamda bazı insanlarla olmak kaderimizde oluyor ne kadar kaçarsak kaçalım kendimizi onların yanı başında buluveriyoruz. Ama bazı insanlarda birbirlerini ne kadar severse sevsinler bir araya gelemiyorlar. Bence sevgiden önce saygı geliyor. Bir aşkın insana her şeyi yapabilme izni vermesi diye bir şey yok. Aşık olup aklı başından gidip karşındakine her şeyi yapmak neticede bunu aşkına bağlayıp masum tavırlarına girmek bence mantıksız. Maalesef bu algı film ve dizilerle o kadar işlemiş ki insanlara. Aşkından döven, aşkından kıskanıp kavga çıkaran bıçak çeken insanlar var. Kitabın ikinci bölümü aklıma uğultulu tepelerdeki sağlıksız ilişkiyi getirdi. Netice de ikisini de harap olduğu bir yaşam.
Son olarak son zamanlarda ana karakterlerden ziyade yardımcı karakterleri düşünür oldum. Kitapta Sandor'u anlayıp sevsem de kitabın sonunda kızına eski aşkının ismini vermesi beni sinir etti. O çocuk geleceğe gidiyor. Oysa sen onu bir isimle geçmişe bağlıyorsun.

Elbette. Bir yerlerde varolduğunu biliyorum. Dünyaya gelişimin tek bir nedeni var: Onunla karşılaşmak. Bu durum onun için de geçerli. O da dünyaya yalnızca benimle karşılaşmak için gelmiş. Adı Line, benim karım, aşkım, hayatım. Onu hiç görmedim.


Kısa süre sonra, düşünecek bir şeyim kalmıyor, yalnızca artık düşünmeyi istemediğim şeylerle baş başa kalıyordum.
Şimdilerde umudum çok azaldı. Önceleri arayış içinde durmadan yer değiştiriyordum. Bir şey bekliyordum. Ama ne? Bilmiyordum. Hiçbir fikrim yoktu. Ama hayatın, olduğundan farklı olamayacağını düşünüyordum, yani hayatın adeta hiçbir şey olduğunu. Ama hayat bir şey olmalıydı ve ben o şeyin olmasını bekliyordum, o şeyi arıyordum”
Sanırım yazı yazmak beni yok edecek.


Stepford Kadınları

 


Yeni kurduğumuz kitap kulübünde hem kısa hem etkileyici bir kitap okuyalım dediler ve kısa bir araştırma sonucu bu kitaba karar kıldık.

Kitabın Konusu: Joanne Eberhart iki çocuğu ve kocasıyla beraber rüya gibi bir kasaba olan Stepford'a taşınmıştır. Harika bir ev, temiz bir kasaba. Şehrin canlı kanlı sokaklarını özleyeceğini bilir Joanne. Ama böylesi temiz ve nezih bir semt karşı konulması güçtür. Başlarda sıradan bir kadının sıradan bir hayatı gibi başlar kitap. Joanne kütüphaneye gider çok sevdiği fotoğraf çekme işine başlar. Ama oturup bir kahve içip sohbet edecek bir dostu yoktur. Ne zaman kadınlardan birine bunu teklif etse işinin başından aşkın olduğunu söyler kadınlar. Cilalaması gereken parkeler olduğu, parlatması gereken camlar olduğunu söylerler ve geri çevirirler. Joanne kocasının "Erkekler Kulübü'ne" katılmasıyla iyice bilenir. Bu kasaba kadınların güzel giyindiği, sürekli temizlik yaptıkları haliyle zaten erkekler için bir cennetken birde kadınların dahil olmayacağı bir kulüp vardır. Joanne elleri sıvayıp bir kadın kulübü kurmak ister. Bobbie ile tanışır ve kadınlardaki bir takım tuhaflıkları fark eder.

Kitaba yorumum: Ev işleri gerçekten insanın beynin ele geçiren kötücül bir hastalık gibi. Eğer bakmaya devam edersen görmeye devam edersin. Görmeye devam ettikçe temizlik yapar ve asla temizliği bırakamazsın. Büyük anneannem "Evin işi kapını kapatana kadar bitmez. Bazen kapıyı kapatacaksın." derdi. Aslında Anadolu'nun bir köyünde oldukça ataerkil bir ortamda yetişmesine rağmen hem büyük annem hem de anneannem evinin kapısını kapayıp kendilerine vakit ayıran türde insanlardı. Kadınların bunun bilincinde olması o kadar önemli ki. Sonra yıllar geçince yaşamının en güzel günlerini lavabo sürterek harcamanın verdiği bir burukluk oluyor. Gerçi temizlik yapmanın insanı rahatlatan bir yönü var ama her şey gibi bunun da aşırısı insan için zararlı.

Kitap boyunca bu düşünceler bana eşlik etti. Ben bu kitaba benzer bir film izlediğim için az çok olanları tahmin ettim. Bu yüzden kitap boyunca gerilimi hissetmedim. Ama kitabı okuyan arkadaşlarım bir hayli gerilmiş. Gerçi sıradanlıklara gizlenmiş gizem ve gerilim unsuru insanı daha çok etkiliyor.

Kitabın yazıldığı tarih göz önüne alındığında (1972)gerçekten başarılı bir yapıt. Ben yazarın kadın olduğunu zannetmiştim ama erkekmiş. Bu beni daha çok etkiledi. Yazarın diğer kitaplarına mutlaka göz atacağım.

Spoiler:

Kitabın sonundaki kovalamacının ardından kadının yorulması ve inandığı tüm şeyin bir uydurmaca olduğunu kendine ikna etmeye çalışması benin için en vurucu kısımdı. Yaşamımız boyunca ne çok yerde uğruna savaştığımız şeylerin anlaşılmaması yüzünden pes edip diğerlerinin rağbet ettiği şeye yöneldiğimizi ve bu esnada kendimize "Doğru olan bu" diye telkinler verdiğimizi hatırlattı.

Joanne'nin sahip olduğu yegane dostunu kaybetmesi gerçekten üzücüydü.

Joanne'nin çok güvendiği ve her şeyini paylaştığı eşinin onu olduğu gibi kabul etmeyişi onu dönüştürmek istemesi kelimenin tam anlamıyla rezaletti. Başta bu kadının böyle olduğu belli değil mi? Eğer kendine ev işlerine aşık kocasına tapan bir kadın istiyorsan git öyle biriyle evlen. Üretmek isteyen yaşama bir şey katmak isteyen zeki kadınlarla  evlenip üstüne bunu hor gören erkekler yok mu? Beni sinir ediyor. Ablam hep der "Sen akıllı olacaksın ama bunu erkeğin bilmesine gerek yok."

Alıntılar

Hiç boş durmaz Stepford'lu kadınlar. Ömür boyu robot gibi çalışırlar.

Kulüp zorla değiştirilmedikçe, kendiliğinden değişmez. Ensesi kalınların kurduğu örgütlerde tatlılıkla iş yapılmaz.