Hüzün. Aslında iki sokak altımda oturuyor.
Şimdi, gerçek hüzün tastamam bu mudur diye sorarsanız eğer... değildir, hüzün bu dahi değildir.
Okuma ritüellerimden biri de sevdiğim yayın evlerinin hiç bilmediğim yazarlarından çıkan incecik öykü kitaplarını okumaktır. Kitap alışverişi yaparken listemdeki kitapları alıp üstüne de bu incecik kitaplardan alırım. Aynı sürpriz yumurta alıp içinden ne çıkacak diye heyecanlandığımız gibi acaba nasıl bir kitap diye merak ederim. Geçenlerde aldığım bir kitap 'duyulur dünyanın şakası' Feride Çetin'in yazdığı iki kitaptan birisi. Kendince minik ironiler barındırıyor. Bu kitapta ile ilgili dikkatimi en çok çeken şey kadının bir oyun olması. Televizyon dizilerinden birinde oyuncu. Tv dizilerinin bir çoğu bayağı yapımlar olduğu için burada oynayan, çeken, yazan bana bayağı gelmiştir. Bu fikir bilinçli bir şekilde düşünülmüş bir fikirden ziyade anlık verilmiş bir tepkidir. Bu kitabı okuyup yazarı okuyunca bu kanaatimin farkına vardım. Feride çetin'in birde yazdığı mini mini bir blog olduğunu görünce kanım ısındı. Kimseye zararı olmayan kendi içimde yuvarlanan bir ön yargı bulutunu böylece dağıtmış oldum.
Hikayeler kısa bazı hikayelerde paragraflar eksikmiş gibi hissettim ve olay örgüsünü yakalayamadım. Ama en nihayetinde beklentim çantamda taşımalık açıp kısa aralarda bana eşlik etmesi olduğu için ben kitabı sevdim. Kısa ve birbirinden farklı kahramanların pek de ilgi çekici olmayan öykülerini okumak isterseniz buyurunuz.