6 Şubat 2021 Cumartesi

Ted gibi Konuş

 Kitap kulübümüzün ilk kitabı buydu.  Bu kitabı ikinci okuyuşumdu ilkinde bir oturuşta okumuştum.  Bu kez bölüm bölüm not alarak altını çizerek okudum. Bu yüzden 1 ayda bitirdim. Kitabın dili yalın. Kaynaklar ve uygulamalara yer verilmiş harekete geçirici bir kitap.
Yazar
Carmine Gallo birebir tanımak için internet sitesine tık. Çok satan bir kitabın yazarı olmak benim için popüler kültürün, aynı fast food gibi tüketilen kitapların ve kitlelerin bilinçsiz hareketlerinin olduğu bir çağda bir eksidir. Hiç bir kitabı bu sebep ile almam. Aksi gibi bu sebeple bir kitabı almaktan vazgeçerim. Kişisel gelişim vari  bir kapak tasarımı ve adı olan kitabın Colgate reklamlarından çıkmış gibi gülümseyen yazarımız benim gibi okuyucuları aldatmasın. Carmine Gallo Harvard üniversitesinde  Graduate School of Design'da yönetici eğitimi ofisinde program lideri ve markalar için liderlik danışmanı.
Fakat ben ona 21.yüzyıl hikaye anlatıcı yetiştirme gurusu adını verdim.
 kitap
kitap toplamda 3 ana başlıktan oluşuyor. her üç ana başlık yine 3 alt başlığı içeriyor.
1.bölüm 
 Duygusal 
1. Içinizdeki Ustayı Çıkarın
2. Hikaye Anlatma Sanatında Ustalaşın
3. Sohbet Edin
2.bölüm :Yeni
4. Bana Yeni Bir Şey Öğretin
5. Ağızları Açık Bırakan Anlar Yaratın
6. Neşelenin
3. BÖLÜM: Akılda Kalıcı
7. 18 Dakika Kuralına Bağlı Kalın
8. Çoklu Duyusal Deneyimlerle Zihinsel Bir Resim Boyayın
9. Şeridinizde Kalın
Bu arada Ted gibi konuş derken ayı Teddy aklına gelen yoktur :) fakat yine de açıklayalım.
TED, dünyanın önde gelen düşünürlerinin, kendilerini en fazla heyecanlandıran fikirleri paylaşmak üzere katıldığı yıllık bir konferanstır. “TED” adını, geIeceğimizi şekillendiren üç ana konunun – Teknoloji, Eğlence ve Tasarım ‘ın (Technology, Entertainment, Design) ilk harflerinden alır. internet sitesi için tık
Her konuda geçen teknik için bir ted konuşması örnek veriyor. farklı alanlardan yapılmış aslında ilgi alanıma girmeyen videoları ilgiyle  izlediğimde yazarın iyi bir gözlemci olduğuna hak verdim.
Eğer Ted videoları izliyorsanız bu kitabı mutlaka okuyun.
Eğer bir öykünüz varsa ve bunu ister binlerce kişilik konferans salonlarında ister mahalle kahvelerinde ister kısır partilerinde anlatacak olunca hiç fark etmez okuyun.
Eğer 
1- makele, terim, acaip değişik kelimeri bolca akademik bilgiyi severseniz
2-trafik ışığı daha sarı yanarken kornaya basansanız bu kitabı lütfen ve lütfen okumayın.
1. grup okurken kitabı yavan bulacaktır.
2. grup mu..?
Onları da ben pek yavan buluyorum.
                                                                       Alıntılar
Harika bir iş yapmanın tek yolu,Yaptığınız işi sevmektir. Henüz onu bulamadıysanız bakmaya devam edin yetinmeyin.
''Tutkunuzu izlemekten korkarsınız. Gülünç görünmekten korkarsınız. Denemekten korkarsınız. Başarısız olacağınızdan korkarsınız.'

   

17 Ocak 2021 Pazar

Kamburlar, Kaçaklar ve Kurbağalar

 

Bazen rüyalar  görürüz. Rüya olduğunu bildiğimiz  rüyalar. Bazende öykü  kitapları  okuruz  öykünün  içinde  olduğunu  bilen karakterlerin  kitapları. Yazara baş  kaldıran  ve kendi öyküsünü  yaşamaya  çalışan karekterlerin öyküsü.  Yazarı  durdurup lafa giren karekterler mi dersiniz yazarın  beraber nar yemek istediği  karekterler mi  dersiniz. Oldukça ilginç  bir öykü  kitabı. Filmlerde oyuncunun  kameraya bakıp  konuştuğu  sahneler vardır  bu sahneler benim pek hoşuma  kitap. Bu sebebten olsa gerek bu kitabıda  sevdim. İlk hikâyede bulunan kahraman ve incir ağacı  Slvyia Plath'i anımsattı. Çocukluk  dut ağaçları, dedeler, masallar, tombul ballı  incirler o kadar benvariydi ki acaba kitabı ben mi yazdım  diye şüphe  ettim:) Yazarın  yer yer alaylı  bazen geren bazen tatlı  tatlı  gülümseten  bazen boğucu  bir yaz günündeymiş  gibi hissettiren  bazen ilk kar şehre  düştüğünde hissettiğimiz  yumuşaklıkla içimizi  saran kalemini sevdim.
Yazar
Dergâh  yayınlarında  olan tanıtım  yazısı 
Sinem Torun, 1994’te Sakarya’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Sakarya’da tamamladı. 2011’de Varlık Yayınları’nın düzenlediği Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri’nde öykü dalında “Kuş Üzümü” adlı dosyasıyla dikkate değer ödülü aldı. Öyküleri; Varlık, Hece-Öykü, Dergâh gibi çeşitli dergilerde yayımlandı. Hâlen Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde öğrenim görmektedir

Başka  doğru  dürüst  bir bilgi  bir fotoğraf  bulamadım. Twitter'dan mesaj atayım dedim.Hesabı kapanmış. Bu yıl  içinde okuyup sevdiğim  bir yazarla iletisime geçip  duygularımı  iletme hedefim var.Hadi bakalım .
                                           
                                                                   Alıntılar 

Ağlamak istediğim halde ağlayamıyordum, en sancılısı buydu. Ve size dedim ki:
Hüzün. Aslında iki sokak altımda oturuyor.
Şimdi, gerçek hüzün tastamam bu mudur diye sorarsanız eğer... değildir, hüzün bu dahi değildir.
           
'Bir kelimeye temâşâ etmenin ne demek olduğunu hiçbir kelimeye yaklaşamadığınızda anlarsınız. Bir kelimeye yaklaşmanın ne demek olduğunu bu cümleyi anlayınca anlarsınız. Bir cümleyi anlamanın ne demek olduğunu hiç kimse sizi anlamadığında anlarsınız. Bir gün bir kelime temâşâ edebilirseniz eğer... anlarsınız. Öncesinde kaybettiklerinizi.''





16 Ocak 2021 Cumartesi

duyulur dünyanın şakası

 

   Okuma ritüellerimden biri de sevdiğim   yayın evlerinin hiç bilmediğim yazarlarından çıkan incecik öykü kitaplarını okumaktır. Kitap alışverişi yaparken listemdeki kitapları alıp üstüne de bu incecik kitaplardan alırım. Aynı sürpriz yumurta alıp içinden ne çıkacak diye heyecanlandığımız gibi acaba nasıl bir kitap diye merak ederim. Geçenlerde aldığım bir kitap 'duyulur dünyanın şakası' Feride Çetin'in yazdığı iki kitaptan birisi. Kendince minik ironiler barındırıyor. Bu kitapta ile ilgili dikkatimi en çok çeken şey kadının bir oyun olması. Televizyon dizilerinden birinde oyuncu. Tv dizilerinin bir çoğu bayağı yapımlar olduğu için burada oynayan, çeken, yazan bana bayağı gelmiştir. Bu fikir bilinçli bir şekilde düşünülmüş bir fikirden ziyade anlık verilmiş bir tepkidir. Bu kitabı okuyup yazarı okuyunca bu kanaatimin farkına vardım. Feride çetin'in birde yazdığı mini mini bir blog olduğunu görünce kanım ısındı. Kimseye zararı olmayan kendi içimde yuvarlanan bir ön yargı bulutunu böylece dağıtmış oldum.

Hikayeler kısa bazı hikayelerde paragraflar eksikmiş gibi hissettim ve olay  örgüsünü yakalayamadım. Ama en nihayetinde beklentim çantamda taşımalık açıp kısa aralarda bana eşlik etmesi olduğu için ben kitabı sevdim. Kısa ve birbirinden farklı kahramanların pek de ilgi çekici olmayan öykülerini okumak isterseniz buyurunuz.

 


Alıntılar

kitap okumayı ve Cem Karaca dinlemeyi severim.
*****
Size hem meydan okuyan hem de ilham veren birini bulun ve hayatınızı onunla geçirin.
*****
Hayatı kurban ya da kahramanlardan dinlersin. Birinin dili zehirli diğerininki bilgedir. Yolunu ona göre belleyeceksin.

3 Aralık 2020 Perşembe

kan kardeşler

Kafka Yayınları  uzun zamandır takip ettiğim bir yayın  evi.Sosyal gerçeklik  üzerine yazılmış  epeyce bir eser var. Gelelim kitabımıza.özgün  adı Jugend auf der Landstrasse Berlin("Berlin Yolundaki Gençlik) kitap bu isimle yazılmış  fakat o dönemde  yasaklandığı  ve yakıldığı  için tarih sahnesinden neredeyse silinecekmiş fakat bir şekilde  bir yerlerde korunmuş ve   tam 80 sene sonra   Blood Brothers ismi ile  2013 yılında  Michael Hofmann tarafından
  yeniden yayımlanmış.  
                         Yazar
Yazar ile ilgili  bildiğimiz  kesin  bir şey  varsa o da adının  ernest heffner olduğu.  
İkinci Dünya Savaşı sırasında ortadan kayboldu ve o zamandan beri hiçbir iz bulunamadı. 
The New York Times'ın Şubat 2015 sayısında William Grimes, Haffner hakkında gazeteci ve muhtemelen sosyal hizmet uzmanı olmasının dışında bir şey  bilmediğimizi  ifade etmiş 
   
                                                  Konusu
Kitap bizi Berlin'in 1930 yılına  götürüyor.yani Weimar Cumhuriyetinde Bu dönem  hep ilgimi çekmiştir naziler gelmeden önce  imparatorluk döneminden sonra 1918 ile 1933 arası.siyasi calkantilar ekonomik sorunlar ilk kez elde edilen özgürlükler  coşku  sefalet.kitap bu dönemin ruhunu çok  iyi bir  şekilde  yansıtıyor. Bu dönem  aklıma  çok  partili rejime geçtiğimizde insanların yaşadığı  o coşkuyu  yoksulluk  içersinde  yaşarken  gözlerindeki  o umudu hatırlatıyor. (Bakınız  32.gün arşivleri  Demir kırat)
 Blood brothers bu cumhuriyetin son günlerinde  geçiyor. Yetim,yetiştirme  yurdundan kaçmış  yada bir şekilde  ailesinden ayrı düşmüş  çocukların  kurdukları  sokak çetelerinde yaşama  tutunma çabalarını  okuyoruz kitap boyunca.Geceleri yatacak yeri,gündüzleri  sırtlarına  geçirecek  bir hırkaları olmayan bu gençler refah içerisinde -bu refahlık tartışılır-içinde yari3 beslenmektense özgürlük  içerisinde aç kalmayı seçiyorlar.
Açlıktan kıvranıp  dudakları  çatlağında yine aynı  şeyi  tekrar ediyorlar''Açlıktan gebermek! Evet, ama benim istediğim yerde! ''
Kitap çoğu  yerde kanımı  dondurdu.Bu açlık  bu sefalet ve bu arada kalmışlık beni gerçekten  yordu.Özellikle  yurttan kaçan  Willy trenin altında Berlin'e yolculuk yaparken buz gibi keskin soğuk  ciğerlerime  doldu ve benimde elim yüzüm  trenin buhari ile kapkara oldu.
Neyseki kitapta bunca kötülüğe ,açlığa maruz kalan fakat içinde iyi kalma ,iyi olma güdüsü olanların koşullar  ne olursa  olsun iyi kaldıklarını görüyoruz .
Çoğu  kişi  kitabın  edebi dilinin zayıf  olduğunu  söylese  bile o dönemde  bunlara  bizzat şahit  olmuş  birisi olsaydım degil kitabını yazmak sonsuza dek  kelimelerimi kaybederdim. Zaten  bazen konunun kendisi başlı  başına yeterlidir.edebi tekniklere ihtiyac duymaz,özne  yüklem  yeter.
Okuma önerisi:sosyal hizmet alanında  çalışma  yapanların  mutlaka okumasi gereken  bir kitap .

                                          Alıntılar 

Cepte parayı avuçladığında, Berlin nasıl da değişik görünüyor!

Kuzey ve doğu Berlin'den batı Berlin'e giden yol çoğunlukla özel bir otelin çarşafları üzerinden geçiyor gibi.

Vermek sadece, açlık ve sefaletin bilgisine doğal olarak sahip olan fakirlere mahsustur.

Çicekler ve nezaket hapishaneye yakışmıyor.

tam dibe vururken fark edip batmamış olanlar.

rehber anahtar deliğinden parolayı fısıldıyor: "Karında gurultu, gırtlakta yangın." Kapılar açlığa ve susuzluğa açılıyor.

(Konu ile ilgili daha ayrıntılı  bir inceleme  okumak isterseniz:Tık)

Mavi yazılı  yerler word without bordes sitesinden alıntıdır 

11 Mayıs 2020 Pazartesi

Gurur ve ön yargı





Gurur ve ön yargı önce filmini izlediğim  sonra kitabını  okuduğum  bir kitap oldu.Normalde böyle  şeyler  yapmazdım. Ama önemli  şeylere  kafa yormayı  bırakıp  ya üzerinde  çok  düşünmeyeceğim  romantik şeyler  izleyeyim deyip yatağıma  sevdiğim  geceliklerle girip izlediğim  bir film olmuştu. Cocukken kediler ve köpekler  savaşsa  hangi tarafı  tutardım  diye düşünürdüm. Sonra ilk genclik yıllarında  bu Filmler ve kitaplar savaşsa  hangi tarafı   tutardıma döndü. Ilk gençlik  yılları  değince  bir hoş  oldum ama şimdi 21 yaşında  olduğumu varsayarsak haklıyım  değil  mi?galiba sevdiğim  ve hangisini daha çok  sevdiğimi  bilmediğim  kavramlarda böyle  bir yola gidiyordum .Bunun konumuzla alakası  şu  normalde önce kitabı  okur sonra filmi izlerdim.Sonda beynimdeki  harika görüntüleri  filmlerde göremeyince  bunu bıraktım. Kitabını  okuduğum  şeyin  filmini izleme kararı. FAkat gurur  ve önyargı  filmini  izleyip sevip sonra kitabını  okumak istedim.OKudum da fakat şimdi  yeni bir kategori oldu "filmini izleyip kitabını  okumamak" neden bu kararı  verdiğimi konudan bahsettikten sonra anlatacağım
                      

                           
                               Yazarı 



Jane Austen bir köy papazının yedinci çocuğu ve  Babası tarafından eğitilmiş. O dönemdeki kadınlardan daha iyi bir eğitim aldığı için baya şanslı anlayacağınız . Babası zaten onu hep desteklemiş ve daha 12 yaşında  hikayeler yazmış.Hic evlenmemiş  ve 41 yaşında  vefat etmiş. Kitaplarında başkahramanları hep kadın ve hepsi de mutlu bir evlilik yapar ve kitap biter.

 Açıkçası  bu konuda o dönemin  erkek egemen toplumunu düşününce ona hak veriyorum.Dili sade ince dokunmalar güzel  tespitleri var.
                                   Konusu
Mr. & Mrs. Bennet, beş kızları ile yaşamaktadır. Mr. Bennet, kitapları ve okuduğu satırları ile mutlu olabilen asıl bi aile babasıdır. Mrs. Bennet, kızlarını evlendirmek arzusu ile yanıp tutuşan, görgüden nasibini almamış, kızlarını ve kocasını küçük düşürmelere doyamayan bir kadın.Bennetler'in ailesinin yakınimda ki malikaneye bir  beyefendi taşınır. Ve olaylar böylece başlar.   5 kız tanışma  balosuna gider.Bingley (eve taşınan  yakışıklı  beyefendi,nazik karekterimiz)5 kızdan  büyüğüne  vurulur.Bingley'in soguk prens arkadaşı  Mr.Darcy 5 kardeşten  2 numara olan elizabeth'i dansa kaldırmayı red eder .Kızımız  Mr.Darcy sallamaz.Zekidir,sivri dilli ,güzel  yüzlüdür  Elizabeth ve Darcy ona vurulur fakaat o koca gururu zibilyon tane önyargısı  vardır falan filan kitap boyunca başlarına  gelen olaylar balolar,subaylar,dalkavuk papazlar,zengin çirkin hasta kizlar,kötü  yürekli  buruşuk  zengin  teyzeler gibi victoria tarzının  kült  karekterlerini görüyoruz. 
                         

                     Yorum
Kitabı çok  tartışmışlar  klasik mi değil  mi?edebi mi yoksa alelade mi? Kitabta ince noktalar olmakla beraber dönemini  yansıtması  dışında  pek farklı  bir şey  yok.Basbayagi olmasa da diger klasikleri yaşlı  bilge beyler olarak hayal edersek bu onların  yanında  naif bir hanım  kızımız  kalır.Ama işte ordadır  klasikler rafında .insanlar okuyor,kadınlar  seviyor.Bir daha okumam ama filmlerini izlerim.Kitap boyunca 10 mss 5 mrs olunca kim kime neyi dedi oluyor.Kafan allak bullak oluyor bi yerde.Eger klasik severseniz okumayın  sonra gelip vay efendim nasıl  klasik demeyin.Ha eğer  böyle  romantik romanlar okuyorsanız  okuyun.Hem sadece romantizm değil  onun ötesinde  edebi bir şeyler  bulursunuz.
Göreceli  bir kitap.Donemi yakışıklı  boş  subayları  ve dalkavuk papazları  iyi yansıtmakla  beraber sonuda döneme  uygun evlilikle bitmiş.Herhalde bu son beni mutlu etmedi.Birde kız tamam okuyor kitap falan kendini yetiştirmişte yinede dönem  onu içine  çekmiş  o da balolardan balolara açmış  yani.
Ben Küçük  Kadınlarda ki Joeyi severim.Kendi ayakları  üzerinde durmaya çalışan.hiç  boyun eğmeyen  o tam bana göredir. Aman victoria donemi iste 10 kat kıyafet  giyip temizlik yaptıkları  zamanlar çokta şey  yapmamak lazım  iste.
Malum temizlik,yemek ev işleri  için  günlük  kıyafet  tarzı .
Jane austen ve kabul ettiği  dönemin  dayatmaları. 


                

Benim hayal ettiğim görünmeyen  yüzü.yahut kendi  Ayakları  üzerinde  duran kadınlar. 
Bir soru
Acaba evlenseydi yine böyle  mutlu evlilikli sonlar yazar mıydı  merak ettim.