Yıllar önce yaşamış yazarlara hayranlık beslemenin burukluğu yaşadım senelerce. Onlar hakkında daha çok şey bilmek, belki onları görmek tanımak en büyük isteklerimdendi. Bu acıyı dindirmek için zaman makinesi icat edemeyeceğime göre bende günümüzde yaşamış yazarları okuyayım onları seveyim dedim. Ama Haydar Ergülen'i bu kasıtlı düşüncem ile değil yalnızca bir tesadüf eseri okumaya başladım. İlçemdeki kütüphanede yeteri kadar kitap yok. Ama bir şekilde biri Haydar Ergülen'in kitaplarını bağışlamış. Böylece bende okumaya başladım. Bu kitabını olumsuz bir yoruma maruz kaldığım için tarafsız değerlendiremeyeceğim. Zaten insan her zaman sanata karşı taraflıdır. Kendi en derin duygularını esiridir. Ama yine de kitabın başını, bazı cümleleri çokça sevdiğimi ifade etmek isterim. Yazarı araştırdım. 5-6 sene önce bir çocuğu olmuş. Artık çocuk kitapları da yazıyormuş, 17 şiir kitabı varmış. Çok şaşırdım doğrusu. Çok yüksek geldi bu rakam bana. Ama 40 yıl olmuş yazmaya başlayalı. Sonra herkes şiir yazabilir dedi. Herkes yazmalı dedi. Atölyeler düzenliyormuş, merak ettim katılmak istedim. Aslında zamanında ünlü bir yazarın kapalı bir atölyesine kabul aldım. Sonra bir aksilikler oldu ve katılamadım. Kafamın bir yerinde bunun kaldığını fark ettim bu yazıyı yazarken. Acaba o atölyeye katılırsam ne olurdu? Yaşam benim için nasıl evrilirdi diye düşünmeye başladım. Hal böyle olunca onu bir kere daha araştırmaya karar verdim.
Kitap ölümle alakalı çokça metaforların olduğu şiirlerden oluşuyor. Şiirleri okurken aklıma Salvodor Dali'nin rüyalarından esinlendiği şiirleri geldi.
Yazarın yapılan en son röpörtajını izlemek isterseniz tık
ruhum delik deşik oluncaya kadar taşıdım şiiri çığlık oluncaya kadar taşıdım artık taşıyamıyorum bu kutsal emaneti ruhum taşıyamıyor artık bu şiiri
İnsan bir ölüye de küsebilir bir ölüme de
İnsanlar en çok birbirlerini anlamamak üzere anlaşıyorlar
Kitabın ismi hoşuma gitti. Kütüphane varsa okuyacağım mutlaka.
YanıtlaSil